Geçtiğimiz ay 96 yaşında hayata gözlerini yuman İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in yaşamı boyunca sağlığına çok dikkat ettiği ve sağlığına verdiği bu önemin de onun uzun yaşamasının sırrı olduğu konuşuluyor. Oysa Kraliçe’nin 102 yaşında hayatını kaybeden annesi Elizabeth Bowes-Lyon’dan kendisine miras kalan çok önemli bir şey var: Genetik piyango! Peki bu ne anlama geliyor? Kısaca tanımlamak gerekirse bunun karşılığı uzun yaşamayı sağlayan genetik kodlara sahip olmak. Uzmanların herkeste bulunmadığını dile getirdiği bu genetik piyangoyu harekete geçirmek için atılacak adımlar ayrıca önemli. İşte Kraliçe’nin duyanlara ilham olacak sağlıklı yaşama metodu.
YouTube’daki kanalında paylaştığı sağlıklı yaşam videolarıyla dikkat çeken Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu‘na göre sağlıklı bir yaşam sürerek bir kişi ortalama olarak 80’li yaşlarını görebilir ancak 90’lı yaşlara ya da 100’lü yaşlara gelebilmek için sağlıklı beslenmek, spor yapmak tek başına yeterli değil. 90 ve üstü yaşlara ulaşabilmek için SIRT 6, APO E, FOXO 3A, DAF 2, COA 1, STK 17 genetik kodlara da sahip olunması gerekiyor. Bu kodları aktive edecek sır ise sağlıklı yaşamdan geçiyor.
KRALİÇE’NİN UZUN YAŞAMA SIRRI
Genlerle aktarılan ve bazı kişilerin sahip olduğu ‘genetik piyango’ faktörüne yakından tanıdığımız bir isimle örnek veren Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu, Kraliçe II. Elizabeth’in yaşam tarzına değindi. Kraliçe yaşamı boyunca sigara içmedi, nadiren alkol aldı, beslenmesine dikkat etti ve günde mutlaka 8-8,5 saat uyudu. Sağlıklı beslenmenin yanı sıra sürekli hareket etmeye özen göstererek her gün yürüyüş yaptığı, 90 yaşına kadar her hafta at bindiği ve aktif bir yaşam sürdüğü de biliniyor. Yörükoğlu’na göre Kraliçe, annesinden kalan uzun yaşam mirasının farkında olarak bunu destekleyecek çok fazla şey yaptı. Böylece hem genetik piyangoya sahip olan hem de dengeli beslenerek spor yapan Kraliçe, 96 yaşına kadar sağlıklı bir yaşam sürdü.
UYANDIRMANIN 2 YOLU VAR
Uzun yaşama genlerini aktive etmenin yolunu anlatan Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu, hem genetik kodlara sahip birinin bu kodları uyandırması için hem de genetik piyangoya sahip olmayanların uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşayabilmesi için uygulanması gereken bazı stratejiler olduğunu söyledi. Bu stratejilerden ilkinin kalori ve protein kısıtlaması yapmaktan geçtiğini söyleyen Yörükoğlu, memeli olmayan hayvanlar üzerinde yapılan bilimsel çalışmalarda kalori ve protein kısıtlamasının ömür beklentisini yüzde 50 ila yüzde 100 arasında artırdığını paylaştı. Buna göre kişinin kalori ve protein kısıtlaması yaparak beslenmesi ömrünü uzatıyor.
Genetik kodları uyandırmak için uygulanacak ikinci stratejiyi de açıklayan Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu sağlıklı ve uzun yaşamın sırlarını paylaştığı ’30 günde 10 yıl’ adlı kitabında da anlattığı ‘aralıklı oruç’ yönteminden bahsetti. Orucun bütün din ve kültürlerde yeri olduğunu söyleyen Yörükoğlu, bilim dünyasının orucun faydalarıyla çok geç tanıştığını söyledi. Son yıllarda tüm dünyada ses getiren ‘aralıklı oruç’ yöntemini otofaji kavramıyla açıklayan Yörükoğlu şu açıklamayı yaptı:
“Aralıklı oruç yönteminde açlığın 14’üncü ve 15’inci saatlerinde hücrelerimizde otofaji başlar. Otofaji vücudumuzdaki çöpçü lizozomların hücre içinde yaptığı temizlik hareketidir. Bu işlem sırasında çöpçü lizozomlar eski yağları yer, gıda ve enerji olarak kullanır. Özetle otofaji hücre içinde temizlik ve gençleşme operasyonu yapar. Otofajinin ötesinde 14’üncü ve 15’inci saatlere kadar kalori almama durumumuzda metabolizma da koruma genlerini aktive eder ve böylece gençlik genleri olarak bilinen sirtuin genleri aktive olur. Uzun yaşamak için en önemli unsurlardan bir tanesi haftada en az iki gün aralıklı oruç yapılmasıdır.”
‘UYKULARINDA ÖLÜYORLAR’
Tüm bu bilgiler akıllara genetik piyangoya sahip olmadan da uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşamanın mümkün olup olmadığını getiriyor. Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu ise genetik piyangoya sahip olmadan da uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşamanın mümkün olduğuna Mavi Bölgeler’de (Blue Zones) yaşayan halkları örnek gösterdi. Dünyada yaşam süresinin en uzun olduğu ve kronik rahatsızlıkların görülmediği Mavi Bölgeler olarak bilinen 5 bölge var: Yunanistan’da Ikaria Adası, Japonya’da Okinawa Adası, İtalya’da Sardinya Adası, ABD’de Loma Linda kasabası ve Kosta Rika’da Nicoya Yarımadası.
Hayvansal et tüketiminin çok az olduğu bu bölgelerde yaşayanlar meyve-sebze ve kompleks karbonhidratla besleniyor. Akdeniz usulü beslenme biçime sahip olan bu kişiler yaygın olarak spor yapmıyorlar ancak çok hareketliler, aile ve toplum bağları çok güçlü, çoğu zaman üç dört nesil bir arada yaşıyor ve stres düzeyleri çok düşük. Mavi Bölgeler’de yaşayan insanların genetik piyangolara sahip olmadığını, tamamen sağlıklı beslendiklerini ve yaşam tarzları sayesinde 90’lı hatta 100’lü yaşlara gelebildiklerini ileten Yörükoğlu, şunu da ekledi:
“Bölgede yaşayan halkın hiçbir kronik rahatsızlığı yok, hatta çoğu uykusunda nispeten sağlıklı bir şekildeyken hayatlarını kaybediyor.”
FAZLA PROTEİN EN BÜYÜK DÜŞMAN!
Dengeli beslenmek, spor yapmak, belirli bir uyku düzenine sahip olmanın insan ömrünü uzatmadaki etkisi bu kadar önemliyken dengesiz bir beslenme şekline sahip olmak ve hareketsiz yaşamak gibi kötü alışkanlıklar da insan ömrünü kısaltan unsurlardan birkaçı. Bu anlamda günümüzde doğru bildiğimiz birçok yöntem aslında yanlış olabilir. Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu bu noktada bilinen en büyük yanlışın hayvansal proteinlerin aşırı miktarda tüketilmesi olduğunu vurguladı. Hayvansal proteinlerin aşırı tüketilmesinin insan ömrünü kısalttığına ve yaşlandırdığına değinen Yörükoğlu, “Bizi sağlıklı tutan şeyler vitaminler, mineraller, antioksidanlar, bitkisel gıdalardır. Hayvansal protein ağırlıklı yağlarla beslenmek insan sağlığının en büyük düşmanı” dedi.